>>
Yılbaşı coşkusu, yeniliklerin habercisi olurken, cildimiz de bu tazelenmeden nasibini alıyor. Dermatoloji
Uzmanı Prof. Dr. Nida Gelincik, yıllarını dermatolojiye adamış, akademik kariyerinde önemli başarılara
imza atmış bir isim. Pamukkale Üniversitesi’nde kozmetoloji biriminin kurucularından olan Dr. Gelincik,
kliniğini İstanbul Nişantaşı’na taşıyarak, güzellik ve sağlık anlayışını estetik dermatolojinin en son
trendleriyle buluşturuyor. Bu röportajımızda, Prof. Dr. Gelincik ile doğal görünümlü gençleşme
tekniklerini ve cilt bakımında öne çıkan uygulamaları konuştuk.
“Artık trend, cildimizde eksik olanı dışarıdan hazır bir şekilde koymak değil kendi cilt hücrelerimizi
çalıştırarak eksilenleri tamamlamasını sağlayan uygulamalar.”
“Yaptığımız uygulamalarla çevrenizdeki dostlarınızın, arkadaşlarınızın “Her gördüğümde daha genç,
daha güzel oluyorsun. Bunu nasıl yapıyorsun?” demesini sağlamayı hedefliyoruz.”
Hocam, kliniğinizi İstanbul’a taşıyalı çok kısa bir zaman oldu. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Evet gerçekten çok yeniyiz; henüz sadece 3 ay oldu. Daha önce kliniğim Denizli’deydi. Yaklaşık 20 yıl
Denizli Pamukkale Üniversitesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptım.
Dermatoloji Anabilim Dalı bünyesine ‘Kozmetoloji Ünitesi’ kurulmasında kurucu öğretim üyesi olarak
yer aldım. Üniversitede anabilim dalı başkanlığı, fakülte yönetim kurulu üyeliği ve dekan yardımcılığı
idari görevlerinde bulundum. Üniversitedeki görevimden istifaen ayrıldıktan sonra kliniğimi İstanbul
Nişantaşı’na taşımaya karar verdim. Ve artık buradayım.
Hoş geldiniz diyoruz. Estetik dermatolojide son trendler nelerdir?
Artık trend, cildimizde eksik olanı dışarıdan hazır bir şekilde koymak değil kendi cilt hücrelerimizi
çalıştırarak eksilenleri tamamlamasını sağlayan uygulamalar. Bu uygulamalarla yaşla birlikte daha az
çalışmaya başlayan cilt hücrelerimizi uyararak tekrar gençlik zamanlarındaki gibi yüksek miktarlarda
kollajen ve elastin üretmelerini sağlıyoruz. Böylece cildimiz doğal bir şekilde sıkılaşıyor; dolayısıyla
doğal bir görünümde gençlik süremizi uzatmış oluyoruz. Yani artık yaptığımız uygulamalarla
çevrenizdeki dostlarınızın, arkadaşlarınızın “Her gördüğümde daha genç, daha güzel oluyorsun. Bunu
nasıl yapıyorsun?” demesini sağlamayı hedefliyoruz.
Bunların içerisinde hangi uygulamalar var?
Adından son zamanlarda en çok söz ettirenler arasında endolift, sıvı askı ve eksozomlar yer alıyor.
Endolift, cilt altı lazer uygulamasıdır. Saç teli kalınlığında ince fiberlerle cilt altına girip lazer enerjisi
veriyoruz. Eğer hemen cilt altına uygulama yaparsak ciltte sıkılaşma sağlıyoruz. Daha derin planda cilt
altı yağ dokusu içerisinde çalışırsak yağ dokuyu eritebiliyoruz yani lipoliz yapabiliyoruz. Böylece hem
ciltte sıkılaşma ve yüzde lifting hem de yüz kontürünü ve çene hattını ortaya çıkarıp gıdıda küçülme
sağlayabiliyoruz. Yüzde incelmiş ve zarif bir görünüm elde ediyoruz. Yani tek uygulama ile birden fazla
problemi çözmüş oluyoruz.
Sıvı askı biyostimülan, dolgularla yüzü lift etmek için yaptığımız başka bir uygulamadır. Buradaki
kullandığımız dolgu her ne kadar dolgu olarak adlandırılsa da hacim verici etkisi yoktur; dolayısıyla
yüzde hiç şişirme yapmaz. Adı üzerinde biyostimülan özelliktedir; yani cilt hücrelerini uyarır. Böylece
yüzü şişirmeden lift edebiliriz. Bu nedenle sıvı yüz germe olarak da adlandırılır.
Eksozomlar, kök hücrelerden elde edilen, “çalış, üret” direktifi taşıyan keseciklerdir. Sadece cilt
gençleştirmede değil, saç dökülmesinde de çok kullandığımız etkili bir tedavidir. Ben kliniğimde sıklıkla
plasenta kökenli eksozomları tercih ediyorum. Plasenta, çok genç kök hücrelere sahiptir; dolayısıyla da
beklenen etki de daha yüksektir.
Ne kadar sıklıkta yaptırmalıyız?
Endolift ve sıvı askının etkisi sıklıkla 1-2 yıl devam eder. Eksozomların da 3-6 ayda bir yapılması tavsiye
edilir. Etkinin devamlılığı açısından düzenli olarak yaptırılması gereklidir.