>>
Kadıköy Moda’nın zarif dokusunu yansıtan Borboleta Gastro&Patisserie, kurucusu Esra Doğan Baltacı’nın misafirperverlik ve sunum tutkusuyla şekillenmiş eşsiz bir mekan. Borboleta, sadece bir kafe değil, geleneksel lezzetlere modern bir dokunuş getiren, insanları geçmişin sıcak anılarıyla buluşturan özel bir deneyim sunuyor. Esra Hanım’la bu ilham verici yolculuğu, yılbaşı dönemine özel hazırlıklarını ve Borboleta’nın büyüleyici atmosferini konuştuk.
“İnsan ilişkilerinin önemini, sabırlı olmayı ve hizmet odaklı çalışmanın inceliklerini çok erken yaşta öğrendim.”
"Borboleta, misafirlerini ev sıcaklığında ağırlayan bir lezzet durağı."
“İnsanlar genellikle çocukluklarından gelen tatları tercih ediyor ve o lezzetlere yöneliyor. Bu yüzden menümüzü oluştururken nostaljik tatları modern dokunuşlarla harmanlamak bizim için çok önemli.”
"Her tat, bir anıya dokunmalı; Borboleta’da menüler bu felsefeyle hazırlanıyor."
“İnsanlar Borboleta’da eski Moda’yı hissettiklerini söylüyorlar ve bu benim doğru yolda olduğumu gösteriyor.”
Esra hanım öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?
Aslen Ankaralıyım, ancak babamın işi dolayısıyla Alanya’da doğdum ve büyüdüm. Babam turizm ve otelcilik sektöründe çalıştığı için çocukluğum otellerin ve turistlerle dolu bir çevrenin içerisinde geçti. Alanya, bu anlamda benim için sadece yaşadığım yer değil, aynı zamanda şekillendiğim bir ortam oldu.
Baba mesleği diyorsunuz, bu sizi nasıl etkiledi?
Babamın işi gereği sürekli misafir ağırlama kültürüyle büyüdüm. Evin kapısı her zaman açık, her gelen bir şekilde değerliydi. Bu durum, misafirperverliği hayatımın bir parçası haline getirdi. Farklı kültürlerden insanları tanıma şansım oldu ve bu da hem sosyal becerilerime hem de dünya görüşüme büyük katkı sağladı.
Çocukluğunuzun otellerde geçmesi sizin için nasıl bir deneyimdi?
Bir otelin işleyişini çok yakından görme fırsatım oldu. Çocukken otelin içinde bir oyun alanı gibi hissettiğim yerler, büyüdükçe işin mutfağını görmemi sağladı. İnsan ilişkilerinin önemini, sabırlı olmayı ve hizmet odaklı çalışmanın inceliklerini çok erken yaşta öğrendim.
Bu deneyimler sizin bugünkü hayatınızı nasıl şekillendirdi?
Misafir ağırlamanın hayatımda çok özel bir yeri var. İnsanları memnun etmek, onların ihtiyaçlarını anlamak ve beklentilerinin ötesine geçmek gibi değerler, sadece iş hayatımda değil, günlük yaşamımda da yol gösterici oldu. Babamdan öğrendiğim disiplin ve sıcaklık, her şeyin temelini oluşturdu.
Borboleta Gastro&Patisserie’nin kuruluş hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Bu yolculuk nasıl başladı?
Ben tam bir kız çocuğuydum. Evcilik oynamayı çok severdim, hep mutfakta olmayı isterdim, kekler kurabiyeler yapar onları hazırladığım şık sofralarda arkadaşlarıma sunmayı bayılırdım. Boğa burcunun özelliklerini tamamen taşıyorum. Güzel yemek, özenli sofra benim için her zaman olmazsa olmazımdır. Porselenler ve danteller benim için sofralarımda her zaman tercih ettiğim şeyler oldu. Yıllarca misafirlerime böyle sunumlar yaptım ve ağırladım. İnsanlarla iletişim halinde olmayı çok seviyorum. Bu yüzden evimde yaptığım sunumları ve masalarımı, müşterilerimizin kendilerini evlerinde gibi hissedecekleri bir mekânda buluşturmak istedim. Gelen herkesi kendi evime gelen misafirim olarak görüyorum. Önce Acıbadem’de 1 yıl boyunca küçük bir yerde, yeni girmek istediğim bu sektörü öğrenmek için ekibimle beraber çalıştık. Sonrasında Kadıköy Moda’da hem Moda sakinlerinin hem de dışarıdan ziyarete gelenlerin huzurlu bir ortamda vakit geçireceği bir ortam sunmak için Borboleta‘yı Moda’ya taşıdım.
Borboleta’da geleneksel tariflerle modern dokunuşları birleştirdiğinizi görüyoruz. Borboleta’nın menüsünü oluştururken nelere öncelik verdiniz? Müşterilerinizin en çok sevdiği lezzetler hangileri?
Borboleta olarak Türk damak tadından çok uzaklaşmamaya özen gösteriyoruz. Daha çok tatlı odaklı bir menüyle hizmet veriyoruz ancak aynı zamanda Borboleta’da özel tatları da sunuyoruz. Örneğin, kendi kültürümüzdeki bayramlar gibi, diğer ülkelerin bayramlarında da o dönemin konseptine uygun tatlar hazırlıyoruz. Bu tatları hem menümüze hem de mekanımıza uyarlıyoruz.
Ne yaparsak yapalım, her zaman Türk damak tadıyla bir bağ kurmaya çalışıyoruz. Şunu fark ettik ki, insanlar genellikle çocukluklarından gelen tatları tercih ediyor ve o lezzetlere yöneliyor. Bu yüzden menümüzü oluştururken nostaljik tatları modern dokunuşlarla harmanlamak bizim için çok önemli.
Yılbaşı yaklaşırken Borboleta’da özel bir menü ya da sürprizler planlıyor musunuz? Müşterileriniz için bu özel döneme dair hazırlıklarınız neler?
Yılbaşı, benim için yeni başlangıçların, umutların ve sevdiklerimizle paylaşılan özel anların zamanı. Bu ruhu Borboleta’da yaşatmak için kafe konseptimizi tamamen yılbaşı temalı hale getiriyoruz. Dekorasyonumuzda sıcak ve neşeli bir atmosfer yaratacak detaylara yer veriyoruz. Işıklar, çam ağaçları, kırmızı ve altın tonları… Bunun yanı sıra menümüzde de yılbaşına özel sürpriz tatlar ve sunumlar hazırlıyoruz. Her şey misafirlerimize yılbaşı ruhunu en güzel şekilde hissettirmek.
Kadıköy’ün ruhu ve Borboleta’nın atmosferi birbirine çok uyumlu görünüyor. Kafenizi tasarlarken Moda’nın bu özgün ruhundan nasıl ilham aldınız?
Moda, her zaman kendine özgü bir ruha ve zamansız bir çekiciliğe sahip olmuştur. Ancak son yıllarda, yeni nesil kahvecilerle birlikte semtin eski o nostaljik ruhunun biraz kaybolduğunu düşünüyordum. Sadece gençlerin ağırlıklı olarak ziyaret ettiği bir yer haline gelmişti. Ben ise Moda’nın geçmişteki o sıcak ve samimi atmosferini, insanları bir araya getiren eski zaman ruhunu tekrar canlandırmak istedim. Misafirlerimden bu konuda çok güzel geri dönüşler alıyorum. İnsanlar Borboleta’da eski Moda’yı hissettiklerini söylüyorlar ve bu benim doğru yolda olduğumu gösteriyor.
Kadıköy/Moda gibi canlı ve rekabetçi bir bölgede işletme açmanın zorlukları ve güzellikleri nelerdir?
Moda’da işletme sahibi olmak, gerçekten özel bir his. Beni en çok mutlu eden şey, buradaki insanların entelektüel bakış açısına sahip olması ve yeme içme konusundaki kaliteye büyük önem vermesi. Burada herkes, sadece bir şeyler yemek ya da içmekle kalmıyor; aynı zamanda bir deneyim arıyor. Bu, işime duyduğum sevgiyi ve yaptığım işe gösterdiğim özeni çok daha anlamlı hale getiriyor. İnsanların Borboleta’da bu kaliteyi hissetmesi ve bunun karşılığında güzel geri dönüşler alıyor olmam beni motive ediyor.
Gelecek için Borboleta adına planladığınız yenilikler veya projeler var mı?
Amacımız, geleneksel tatların modern bir sunumla unutulmamasını sağlamak. Menümüzü yenilerken kültürümüze bağlı kalmayı, aynı zamanda farklı kültürlere de yer açmayı hedefliyoruz. Gelecekte de bu çizgide devam ederek hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda fark yaratmak istiyoruz.