95 yıllık bir miras, nesiller boyu süregelen bir lezzet yolculuğu... Türkiye’nin en köklü şarküteri markalarından biri olan Namlı Gurme, geleneksel tatları modern dokunuşlarla birleştirerek Türk mutfağına yön vermeye devam ediyor. Tahtakale’de 12 metrekarelik küçük bir dükkânda başlayan bu hikâye, bugün gastronomi dünyasında büyük bir başarı öyküsüne dönüşmüş durumda.
Namlı Gurme’nin başarısının ardında güçlü bir aile bağı, müşteri odaklı bir vizyon ve yeniliğe açık bir anlayış yatıyor. Markayı bugünlere taşıyan Engin Mepa ve Betül Binatlı, aileden gelen bu köklü mirası çağın gerekliliklerine uygun şekilde şekillendirerek geleceğe taşımayı hedefliyor.
Bu özel röportajda, geçmişten günümüze Namlı Gurme’nin yolculuğunu, dayı-yeğen ilişkisinin iş dünyasına yansımalarını ve Türk kahvaltı kültürünü geleceğe nasıl taşımayı planladıklarını konuştuk. Lezzet ve vizyonun buluştuğu bu keyifli sohbet sizlerle!
Müşterilerimizin de nesiller boyu devam ediyor olması bizim için çok gurur verici.
12 metrekare alanda başlayan hikayemizin bugünlere geldiğini görmek ve beğenilmek tarif edilemez.
95 yılı geride bıraktık ve hala daha iyisi için çalışmaya ve çabalamaya devam ediyoruz.
Biz hep beraber, iç içe yaşadık. Kalabalık aile sofralarımız, büyüklerimizden aldığımız örf ve adetler bizler için çok değerli. Bu da iş hayatımıza olumlu yansıyor.
Namlı Gurme yıllardır kaliteyi ve lezzeti bir arada sunan köklü bir marka. Peki, markanın ruhunu ve DNA’sını korurken, onu geleceğe taşımak için nasıl bir vizyon benimsiyorsunuz?
İki kuşak beraber çalışınca hem eskiyi hem yeniyi harmanlamak bir yandan markayı ayakta tutuyor. Yeni trendleri takip ediyor, her zaman araştırarak en iyi kalite ürünü mağazalarımıza tedarik ediyoruz. Namlı Gurme markası, müşteri talep odaklı olduğundan her gelen müşterilerimizi mutlu ederek uğurlamayı vazife olarak görüyoruz. Gelecek kuşaklara Türk kahvaltısını ve şarküteri kültürünü tanıtmaya yeniliklerle birlikte devam ediyoruz.
Lezzet yolculuğunuzda, sizi en çok gururlandıran an ya da aldığınız en anlamlı geri bildirim ne oldu?
Markanın sizce en özel ve dokunaklı hikayesi nedir?
Müşterilerimizin de nesiller boyu devam ediyor olması bizim için çok gurur verici. İlk defa gelenlerin de beğenisini almak bizim işimize olan bağlılığımızı daha da arttırıyor. 1929 yılında, 12 metrekare alanda başlayan hikayemizin bugünlere geldiğini görmek ve beğenilmek tarif edilemez. 95 yılı geride bıraktık ve hala daha iyisi için çalışmaya ve çabalamaya devam ediyoruz.
Ürün kalitemizden asla taviz vermediğimiz için aldığımız geri dönüşler bizi çok mutlu ediyor, doğru işi yaptığınızı görüyorsunuz.
Namlı hikayesinin en özel yanı: Kurucumuz Naim Mepa, 1929 yılında Tahtakale’de tezgahta pastırma satarak işe başlıyor ve o kadar talep görüyor ki sonunda 12 metrekare bir dükkan buluyor ama tabela ismi gerekiyor. O yıllarda esnaf diyor ki; sen pastırmanla nam saldın, senin adın Namlı Pastırmacı olsun diyor ve bizim hikayemiz de böylece başlıyor. İflaslar yaşanıyor, zor zamanlar geçiriliyor…
3. kuşak Esen ve Engin Mepa kardeşler markayı yeniden ayağa kaldıracak girişimlerde bulunuyor. Engin Mepa, Almanya’da bir fuarda dilimleme makinesi görüyor ve Türkiye’de ilk defa pastırma 130 gr’lık ambalajlarda marketlerde Namlı Pastırmacı logosu ile yerini alıyor ve satışlar patlıyor. Daha sonrasında sanayiciliğe ve tekrar perakendeye dönerek 2007 yılında Türkiye’nin ilk Şarküteri&Cafe&Restaurant konsepti olan Namlı Gurme Karaköy’ü kuruyor.
Dayı-yeğen ilişkisinin iş hayatına taşınması büyük bir avantaj mı, yoksa zaman zaman zorlukları da oluyor mu? Aile içinde kurduğunuz bağ iş hayatındaki kararlarınıza nasıl yansıyor?
Aranızda oluşan bağ ile alakalı bir durum bu. Biz yeri geldiğinde aile, yeri geldiğinde patron-yönetici, yeri geldiğinde beraber gezen arkadaş olabilme ilişkisini çok güzel kurduk. Ufak tefek zorluklar tabi ki bizlerde de oluyor ve olacaktır da ama önemlisi ortak noktada tek bir kararda buluşmak. Bir karar alacaksak mutlaka konuyu enine boyuna tartışır, konuşur ve gerekirse birkaç gün üzerine düşünür ama sonunda ortak karara varırız yoksa iş hayatında çok başlılık olduğunda kaybetmeye başlarsınız.
Biz hep beraber, iç içe yaşadık. Kalabalık aile sofralarımız, büyüklerimizden aldığımız örf ve adetler bizler için çok değerli. Bu da iş hayatımıza olumlu yansıyor.
Çocukken dayın senin için kimdi, şimdi kim? Betül, çocukluk yıllarında dayın hayatında nasıl bir figürdü? Şimdi birlikte çalışırken ona bakış açın nasıl değişti?
Çocukken tabi ki dayı olarak hayatımda idi, yani bir aile üyesi. Birlikte çalışmaya başlayınca bir lider olarak hayatıma girdi ve bugün olduğum yerde emeği çok büyük. Üniversiteden mezun olduğumda bankacı olacaktım ama sayesinde işletmeci oldum. Küçüklüğümüzden beri üç kuzen hep yaz tatillerinde çalıştık, çekirdekten yetiştik aslında. Sonra başka şirketlerde de çalışıp tecrübeler edindik. Tekrar birleştiğimizde hem çalışan olmayı hem yönetici olmayı biliyorduk ve bu bizim için bir avantaj oldu. Bende hep meraklı oldum, sordum, öğrendim, araştırdım. Şimdi artık iki arkadaş gibiyiz. Ona çok büyük saygı duyuyorum. Hele sektördeki liderlerden ya da partnerlerimizden öyle güzel övgüler ve hikayeler duyuyorum ki ne kadar şanslıyım diye dua ediyorum.
Geleneksel olanı modern dokunuşlarla buluşturuyorsunuz. Peki, birbirinizin vizyonuna en çok hangi noktada hayran kalıyorsunuz? Biri diğerine hangi konuda ilham veriyor?
Betül Binatlı: Dayım benim olaylara bakış açımda çok etkili oldu. Hiçbir zaman şikâyet etmemeyi ve her olanda bir hayır vardır demeyi öğretti. Ani kararlar vermekten kaçınmamı sağladı. Hiçbir zaman ben oldum dememeyi öğretti. Hala mevcut olduğumuz ürünlerde bile daha iyisi var mıdır diye araştırmaya devam ederiz, kısacası bizde kenara çekilip izlemek yoktur.
Engin Mepa: Betül hep çalışkan, azimli, meraklı ve istikrarlı oldu. Hadi şunu yapalım dediğim her noktada en önde hep o oldu.
İkiniz de işinizi tutkuyla yapıyorsunuz. Peki, birbirinizden öğrendiğiniz en değerli şey ne oldu? Birbirinizin en büyük öğretisi neydi?
Engin Mepa: Betül’ün en değerli özellikleri; iş takibi, vizyoner oluşu, başladığı işi bitirmesi, neşesi ve saygısı.
Betül Binatlı: Dayımın en değerli özellikleri; tecrübesi, enerjisi, hayata bakış açısı, koruyup kollayıcı olması, sonuna kadar sahip çıkması.
Aile şirketlerinde jenerasyonlar arası köprü kurmak kolay değil. Sizin ilişkinizde bu denge nasıl sağlanıyor? İş yapış şekilleriniz arasında nesil farkı hissediliyor mu, yoksa tamamen aynı dili mi konuşuyorsunuz?
Aile şirketlerinde çatışmalar, anlaşmazlıklar kaçınılmazdır. Ama bizlerin arasında görev dağılımı olduğundan herkes kendi alanında başarılıdır. Bunun en büyük sebebi, aile büyüklerimizin de bu şekilde çalışması. Biz hala onlardan yeni şeyler öğreniyor, yeni tecrübeler ediniyoruz. Bazen eskiyi savunuyor bazen de yeniye ayak uyduruyoruz. Bizde de bu bir takım işi, aynı ekiplerimizde, çalışanlarımızda olduğu gibi. Bir karar alacaksak mutlaka ortak bir karar veriyoruz, herkes fikrini paylaşıyor. Kimse kimsenin işine karışıp karar vermiyor, bu çok önemli. Herkes bir konu hakkında bireysel davranmaya başlarsa işte o zaman ileri değil geri gidersiniz.