Günümüz tasarım dünyasında estetik ve işlevselliği harmanlayan, yenilikçi ve özgün bakış açısıyla dikkat çeken isimlerden biri Gizem Çelen. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı mezunu olan Çelen, sektörde uzun yıllar edindiği deneyimin ardından kendi markası olan Salva Luxury Interior’ı kurarak, iç mimari ve ürün tasarımına benzersiz bir yorum kazandırdı.
Salva Luxury Interior, sadece bir mimarlık ofisi değil; aynı zamanda tasarım, üretim ve yaşam alanı kurgusunu bir araya getiren çok yönlü bir yapı. Güçlü tasarım dili, detaylara verilen önem ve multidisipliner yaklaşımıyla sektörde fark yaratan bir marka.
Bu özel röportajda, Gizem Çelen ile tasarım sürecinden ilham kaynaklarına, dekorasyon trendlerinden Salva’nın vizyonuna kadar birçok konuyu konuştuk. Modern çizgileri zamansız dokunuşlarla buluşturan Çelen, tasarım dünyasına bakış açısını ve geleceğe dair öngörülerini bizlerle paylaştı.
En küçük çapta bir odanın tasarımında bile multidisipliner bir tasarım senaryosu oluşturuyoruz.
Ürünün ya da yaşam alanının tasarımına başlamadan önce gerçek ihtiyaçlar, hayal edilenler ve kullanıcının dünyasına uygun bir konsept kurguluyoruz.
Salva’nın imzasını taşıyan estetik anlayışı içinse lüksü zarafet ile ürünlerin detaylarında, işçiliğinde ve özgünlüğünde hissettiren bir marka olarak özetlemek doğru olacaktır.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı mezunuyum, Okurken de en çok keyif aldığım mobilya tasarımı alanında uzmanlaşmak istedim ve uzun yıllar sektörün en güçlü mobilya üreticileriyle çalıştım. Sonrasında ise hep hayalini kurduğum kendi markamı hayata geçirdim.
Salva Luxury Interior’ın kuruluş hikayesi nedir? Markanızı yaratırken hangi vizyonla yola çıktınız ve bugüne kadar nasıl bir süreçten geçtiniz?
Salva, İspanyolca bir kelimedir. Kaydetmek ve saklamak anlamına geliyor, günümüzde aslında beğendiğimiz her şeyi bir şekilde kaydediyor ve kaydettiğimiz şeyler üzerinden hayallerimizi tasvir ediyoruz, özellikle de dekorasyon konusunda. Salva’nın kuruluşunda da tam olarak hayal ettiğimiz ve amaçladığımız buydu. İnsanların beğenileriyle tasarım çizgimizi buluşturmak. Güçlü ve kaliteli bir marka oluşturmak, bunu ürün tasarımına ve işçiliğine yansıtmak en büyük tutkumuzdu ve geçen zorlu süreçlerden sonra geldiğimiz noktada bunu başarmış olduk.
Salva Luxury Interior’ı benzersiz kılan unsurlar nelerdir? Müşterilerinize sunduğunuz en özel farklar neler?
Biz, herhangi bir mimarlık ofisi değiliz. Kendi tasarladığımız ürünlerimiz ve stylinglerimizi sunduğumuz bir showroomumuz var. Farklı bir açıdan bakıldığında bir mobilya tasarım mağazası da değiliz çünkü güçlü, genç ve dinamik bir mimari ekibimiz var. Ekip çalışması ile ele aldığımız projelerimizde iç mimari yaklaşımı, yapı mimarımız ile yapısal farkındalıkları keşfedip ürün tasarım bilgimiz ile yaşam alanları için en doğru kurguları yaratmaya çalışıyoruz. En küçük çapta bir odanın tasarımında bile multidisipliner bir tasarım senaryosu oluşturuyoruz.
Tasarım sürecine nasıl yaklaşıyorsunuz?
Aslında her proje ya da ürün bizim için yeni bir macera oluyor. Kişiyi tanımaya ve gerçek isteklerini, zevklerini ve tarzını anlamaya başlamakla yola koyuluyoruz. Bir şeyi tasarlarken gerçekten bunu mu istiyoruz, çok sorguluyoruz. Sonrasında tasarım süreci başlıyor. Eskizler, moodboardlar, çizimler ve malzeme kombinleri süreçleri, birbirini bir domino taşı misali takip ediyor ve sonunda “Evet tam da bu!” noktasına getiriyoruz.
“Önce konsept, sonra tasarım” mottosu sizin için ne ifade ediyor?
Aslında bu bahsettiğim serüvenin bir nevi özeti bizim için. Ürünün ya da yaşam alanının tasarımına başlamadan önce gerçek ihtiyaçlar, hayal edilenler ve kullanıcının dünyasına uygun bir konsept kurguluyoruz. Sonrasında ürünler bu hikayedeki yerini doldurmaya başlıyor.
Ürün tasarımı ve iç mekân tasarımı arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz? Hangi alanda kendinizi daha özgür hissediyorsunuz?
Tek bir ürünü tasarlarken de yaşam alanını kurgularken de aynı motivasyonu hissediyorum. Ama tüm samimiyetimle ürün tasarımında biraz daha özgür hissediyorum diyebilirim. Çünkü iç mekân tasarımı aslında birbirinden bağımsız fonksiyonlardaki ürünlerin bir ahengi. O yüzden ister istemez iç mekânı kurgularken malzeme olarak birbirlerini yönlendirip sınırlandırabiliyorlar.
Tasarım çizginizi nasıl tanımlarsınız? Salva Luxury Interior’ın imzasını taşıyan estetik anlayışı nasıl özetlersiniz?
Çağdaş ve güçlü. Her ne kadar bauhause ekolinden gelen o modern ve minimal duruşu esas alsam da yaptığım şeyin zamansızlığı yakalaması da benim için oldukça önemli. Salva’nın imzasını taşıyan estetik anlayışı içinse lüksü zarafet ile ürünlerin detaylarında, işçiliğinde ve özgünlüğünde hissettiren bir marka olarak özetlemek doğru olacaktır.
2025 dekorasyon trendleri için önerileriniz neler? Bizleri bu yıl nasıl bir estetik anlayışı bekliyor?
2025 ve önümüzdeki yıllar için aslında en belirgin şey doğal malzemeler. Ahşap, cam ve seramik oldukça güçlü elementler haline geliyor bu sene. Doku ve ışık oyunları oldukça önemli rol oynuyor. Renklerde ise durum son birkaç yılda olduğu gibi nötral paletler yine trend ama aynı zamanda yoğun olmayacak şekilde çarpıcı. Renkçil dokunuşlar da yerini aldı bu sene. Aslında trendlerdeki değişim son yıllarda çok da radikal değil, paralel bir ilerleme söz konusu. Ama değişen teknoloji ve inovatif malzemeler ile üretim teknikleri entegre oluyor diyebiliriz.