İş dünyasında fark yaratmak için sadece büyük sermayeye değil, cesarete, vizyona ve toplumsal duyarlılığa da ihtiyaç var. Türkiye’nin en güçlü iş kadınlarından biri olan Demet Sabancı Çetindoğan, bu özellikleri başarıyla bir araya getiren isimlerden biri.
Sabancı Holding çatısı altında kazandığı deneyimi, kendi girişimcilik ruhuyla birleştirerek DEMSA’yı kuran Sabancı Çetindoğan, Shopsa ile kadın girişimcilere destek veriyor, T-ONE Derneği ile Türkiye’nin kültürel mirasını dünyaya tanıtıyor ve Onkim Kök Hücre ile sağlık alanında öncü projelere imza atıyor.
Moda, turizm, gayrimenkul, sanat, e-ticaret ve sağlık gibi birçok sektörde yatırımları bulunan Sabancı Çetindoğan, iş hayatında risk almaktan korkmayan, kadınların ve gençlerin ekonomik hayata katılımını destekleyen bir lider olarak ön plana çıkıyor. Girişimcilik, inovasyon, sürdürülebilir büyüme ve sosyal fayda gibi birçok konuyu kapsayan bu özel röportajda, Demet Sabancı Çetindoğan’ın başarı hikayesini ve geleceğe dair hedeflerini konuştuk.
Biz zor olanı seçtik. Kendi yolumuzu çizerek, kendi yolunu çizme duygusuyla hareket eden insanlara örnek olmak istedik.
Çalışan, üreten, bir iddiası ve hedefi olan ama pazara çıkamayan kişiler için bir pazar yeri oluşturduk.
Shopsa ile hayata karşı bir sıfır geride başlamış pek çok kadının kendi içindeki gücü keşfetmesini sağladık.
''Fırsatlar hazır olanlara gelir''.
Kadın varsa umut var, kadın varsa güç var demektir.
Demet Hanım, sizi iş dünyasındaki vizyonunuz ve girişimcilik ruhunuzla tanıyoruz. Ancak, sizi daha yakından tanımak isteriz. İş dünyasında adım attığınız ilk yıllarda sizi en çok etkileyen deneyim neydi? Bu süreçte “Evet, ben bu alanda ilerlemeliyim” dediğiniz anı bizimle paylaşır mısınız?
Gençlik yıllarımda hep hayalini kurduğum işlerin peşinden gitmek isterdim. Ailemden de gördüğüm destek ile bunu başardım.
20 yıl Sabancı Holdinge bağlı tekstil fabrikalarında çalıştım. Ama bizim hayallerimiz başka idi. Hizmet sektöründe yeni ufuklar görüyorduk.
Zor ama büyütücü, geliştirici bir enerjiydi bu. Biz zor olanı seçtik. Kendi yolumuzu çizerek, kendi yolunu çizme duygusuyla hareket eden insanlara örnek olmak istedik.
DEMSA, Demet & Cengiz Çetindoğan'ın kendini ifade ediş biçimi diyebiliriz. Sabancı Holding, benim köküm, temelim, ailemin emaneti. O sadece benim için değil ülkemiz için de çok değerli. Ama DEMSA bizi daha çok anlatıyor. Sabancı’nın hikayesinde babamın, amcalarımın, dedemin imzası var, ruhu var. Onlar öyle güçlü imzalar ki rekabet etmek öyle kolay değil. Tabii ki, Türkiye’nin yepyeni başka işlere ihtiyacı var.
Sabancı Holding ciddi bir tecrübeydi benim için. Tecrübe çok önemli. İnsanın ufkunu açıyor. Öngörünüz artıyor. Network sağlıyor. Böyle olunca da büyüdük biz. Yaşayarak öğrendik. Destek almadan yolumuzu bulduk, ilerledik... Bundan da çok memnunuz.
Benim için önemli olan yeni alanlarda, sosyal çıktıları da olan kendi alanını yaratan işler yapmaktı. Ürettiğim değerin sadece ekonomik yönünü değil toplumsal yönünü de önemsedim. Onun için eğitim, sağlık gibi alanlarda öncü işler yaptım. Bunun için risk almaktan çekinmedim. Bugün ONKİM markası ile kurduğumuz kök hücre merkezi de e-ticaretteki kadın, e-pazaryeri markamız shopsa da bunun gibi işler.
T-ONE Derneği, kültürel mirasın korunması ve tanıtılması konusunda çok önemli projelere imza atıyor. Türkiye gibi köklü bir tarihe sahip bir ülkede bu mirası korumak ve dünyaya tanıtmak için sizce en büyük eksiklikler neler? Bu alandaki çalışmalarınızda sizi en çok heyecanlandıran proje hangisiydi?
Biz T-ONE’ı kurarak ne kadar büyük bir iş yaptığımızı aradan yıllar geçtikten sonra anladık. Medeniyetin sıfır noktasında olmanın ekonomik ve politik çıktıları vardı. Bu zenginliğimiz biliniyor ama yeterince kullanılamıyordu. Biz bu süreçte T-ONE ile tam bir kültür lobiciliği yaparak büyük ve derin faydalar sağladık. Avrupa’dan, Asya’dan çok önemli kurum ve kişilerden ilgi ve destek gördük. Zaman içinde devletimiz de bunu takdir etti. Türkiye tam bir kültür merkezi. Bu yönüyle birleştirici, uzlaştırıcı bir değeriz. Bunun altını çizmenin sadece ekonomik değil, politik sonuçları da var. Türkiye lehine bu alanı T-ONE ile çok iyi temsil ettiğimize inanıyorum.
Kadın girişimcileri desteklemek, sizin için her zaman ön planda oldu. Shopsa platformuyla girişimci kadınlara büyük bir kapı araladınız. Peki, bu yolculuğun başında sizi en çok motive eden şey neydi? Shopsa’nın ilerleyen dönemde nasıl bir dönüşüm geçireceğini öngörüyorsunuz?
Pandemi, e-ticaret alanında yaşanacakları en az 10 yıl öne aldı. İnsanların sosyal ve ekonomik hayatlarında radikal değişimler oldu. Kadınlar bu süreçten çok ciddi etkilendi. Biz işte Shopsa ile bütün bu verileri birleştiren bir iş modeli geliştirdik. Çalışan, üreten, bir iddiası ve hedefi olan ama pazara çıkamayan kişiler için bir pazar yeri oluşturduk. Shopsa, arkasına aldığı üretici gücünü doğru pazarlama yöntemiyle ve altyapıyla dijital pazara taşıdı. Böylece yine ticari bir sonuçla, sosyal bir sonucu birlikte almış olduk.
Shopsa sayesinde birçok kadın girişimci hayallerini gerçeğe dönüştürdü. Eminim, projeye başladığınızdan bu yana size ilham veren pek çok hikâyeyle karşılaşmışsınızdır. Shopsa aracılığıyla başarıya ulaşan ve sizi en çok duygulandıran hikâyelerden birini paylaşır mısınız?
Yaşadığı ilçenin merkezini bile görmemiş, hayatı boyunca hiçbir eğitim almamış ama ailesinden büyük bir birikim olarak tarhana yapma becerisini kazanmış bir kadın üyemiz, yaptığı ürünlerle en pahalı restoranların menülerine kadar yükseldi. Market zincirlere girdi. Mesela Adana’daki küçük bir çikolata üreticisi genç bir hanım bugün ürünlerini 5 yıldızlı otellerin pastanelerinde satıyor. Bunun gibi o kadar çok örnek var ki. Hayata karşı bir sıfır geride başlamış pek çok kadının kendi içindeki gücü keşfetmesini sağladık. Böylece onlar ekonomiye katıldı, geleneksel değerlerimiz pazarda talep gördü ve herkes kazandı. Başarı, emek, çaba inanılmaz hikayeler var. Hepsi ile gurur duyuyoruz.
Kök hücre teknolojileri, son yıllarda sağlık ve güzellik dünyasında büyük bir dönüşüm yaratıyor. Onkim Kök Hücre olarak siz de bu alanda önemli çalışmalara imza atıyorsunuz. Peki, yakın zamanda piyasaya sürdüğünüz nemlendirici krem ve saç serumu gibi ürünlerin çıkış sürecini bizimle paylaşır mısınız? Bu ürünler hangi ihtiyaca yanıt veriyor?
Onkim, sağlık alanında uzmanlaşmış ve sektördeki en yenilikçi çözümleri sunmayı hedefleyen bir şirket olarak 2005 yılında kuruldu. Gururla söylemek isterim ki bu yıl 20. yılına girerken kök hücre ve doku bankacılığı teknolojilerinde öncülük ediyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmeliklere tam uyumlu olarak kurulan ONKIM şirketimiz, özellikle kordon kanı ve doku bankacılığı, kök hücre üretimi ve kişiye özel hücre üretimi alanlarında faaliyet gösteriyor. Sağlık alanındaki öncelikli amacımız, insan sağlığını iyileştirecek, bilimsel olarak kanıtlanmış ürünler sunmaktır.
İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü'nde yer alan AR-GE, üretim ve depolama tesisimiz, hem ulusal hem de uluslararası organizasyonlara geniş bir AR-GE desteği sağlamakta ve burada kök hücre terapileri gibi ileri düzey tedavi yöntemleri geliştirilerek sağlığı iyileştirmeye ve uzun ömürlülüğe katkı sağlamaktadır.
Onkim bünyesinde ‘TheStem Cell Lab 101’ adı altında çıkartmış olduğunuz iki cilt bakım ürünümüz var. Hücresel gençleşme, yaşlanmış veya hasar görmüş hücrelerin işlevlerini geri kazanarak daha genç ve sağlıklı bir duruma dönüşmesi sürecidir. Özellikle doku onarımı için hayati önem taşıyan eksozomlar, yaşlanmayı yavaşlatmada oldukça başarılı sonuçlar veriyor.
İşte bu mantıkla yola çıkarak ONKIM olarak bizde; ‘The Stem Cell Lab 101’ ismi altında hücre ve eksozom teknolojisiyle zenginleştirilmiş iki cilt bakım ürünümüz bulunuyor; yüksek oranda nemlendirici krem ve saç serumu. Biri, cildin yenilenmesine yardımcı olurken, diğeri saç köklerini besleyip sağlıklı bir büyüme süreci sağlıyor. Eksozom teknolojisinin, cilt ve saç sağlığındaki faydalarını kullanarak yüksek verimlilik elde etmeyi amaçladık.
Bu ürünlerin arkasında uzun yılara dayanan yatırımlar ve birikimler var. Bilimsel bilgiye ve araştırmaya istikrarla yatırım yaptık. Doğru ve yetkin insanlarla çalıştık ve teknoloji altyapımızı geliştirdik. Kök hücre teknolojisinin gelecekte nerelere varacağını biliyordum. Israr ettim, takip ettim ve sabırla bekledim. Bugün artık bu alanda Türkiye’de iyi bir noktadayız. Çünkü biz bu altyapıyı kurduk. Bilime ve insan merkezli çıktılara yatırım yapanlar er ya da geç kazanırlar düşüncesindeyiz.
Girişimci bir kadın olarak Türkiye’de iş dünyasında kadın olmanın getirdiği zorlukları birebir yaşadığınızı düşünüyorum. Ancak her zorluk aynı zamanda yeni fırsatlar da doğuruyor. Sizin için iş hayatında en büyük meydan okuma neydi ve bu zorluğu aşarken öğrendiğiniz en büyük ders ne oldu?
Ben iş dünyasında belli bir level için söylüyorum, kadın ya da erkek olmanın değil, hazır olmanın önemli olduğuna inanırım. Siz o işi yapacak birikime sahip misiniz? Kendinizi o pozisyona hazırladınız mı? Bir iddianız ve fikriniz var mı? Hedeflerinize ulaşacak enerjiye sahip misiniz? Elbette tarih boyunca kadının gücü evden çıktığında hep tartışıldı. Çünkü yaradılışsal birtakım handikaplara sahip. Çocuk doğurması, evine bakması gerekiyor gibi şeyleri söyleyebiliriz. Ama dünya değişti. Bakış açıları değişti. Çok sayıda güçlü rol model ve başarı hikayesi oluştu. Ben de cam tavanlara şahit oldum, ben de parlak yıldızların evine döndüğü olayları gürdüm ama bu durum güçlü kadınların rekabet ortamından koptukları anlamına gelmiyor. Bütün kız çocuklarına, genç kızlara, hanımlarımıza söylüyorum, hazır olmalarını, kendilerini geliştirmelerini tavsiye ediyorum. ''Fırsatlar hazır olanlara gelir''.
Kariyeriniz boyunca farklı alanlarda birçok başarıya imza attınız. Kültürel miras, girişimcilik, inovasyon ve e-ticaret gibi farklı disiplinlerde çalışmak size ne kazandırdı? Bugün geriye dönüp baktığınızda, bu kadar çok yönlü bir kariyerin en büyük avantajı ne oldu?
Ben dünyayı, trendleri takip ediyor ve önemsiyorum. Çok daha garanti alanlarda yatırım yapıp belli ezberleri koruyabilirdim. Ama her zaman yeni bir yolda olmayı ve kendi tarzımı yansıtmayı, ülkem adına bir katma değeri olmasına önem vermeyi seçtim. Bu biraz insanın içinde taşıdığı enerji ve hayattan beklentisi ile ilgili.
Onkim Kök Hücre, Shopsa ve T-ONE Derneği… Birçok alanda öncülük ediyorsunuz. Peki, tüm bu projeler arasında en çok zaman ayırmayı sevdiğiniz, üzerinde çalışırken heyecan duyduğunuz alan hangisi? Size en çok enerji veren işiniz nedir?
Benim için önemli olan iç ve dış dünyamda bir dengenin korunması. Ben ailesinden de işlerinden de dostlarından da beslenen biriyim. Yaptığım işler de adeta benim için bir hobi alanı. Farklı beklentilerim var ve farklı planlar yapıyorum. Bu beni zinde tutuyor. Hepsi iç dünyamda bir denge oluşturuyor. Ayrıca bir network olarak da hepsi birbirine bağlı. Yalnız şunu söylemeliyim yaptığım işin ulusal bir çıktısı olması beni ayrıca motive ediyor. Milli duygular biliyorsunuz bana büyük coşku veriyor.
Geleceğe baktığınızda sizi en çok heyecanlandıran proje nedir? Demet Sabancı Çetindoğan’ın bir sonraki büyük adımı ne olacak?
Türkiye sevdalısı biri olarak insanımız ve ülkemiz için geleceğin bugünden daha güzel olması adına, var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Şu an var olan işlerimizle daha çok ilgiliyiz.
Yolunu açmaya çalıştığımız o güçlü kadınlar; güçlü, özgür çocuklar yetiştirecek, o özgür çocuklar da yarınlarımızı daha aydınlık yapacaktır. Kadın varsa umut var, kadın varsa güç var demektir. İşte bu yüzden kadına yönelik SHOPSA ile olan çalışmalarımız her zaman yüksek enerjisi ile var olacaktır. Bu vesile ile kıymetli okurlarımıza sağlıklı, huzurlu, bereketli ramazanlar diler, ayrıca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nüzü kutlarım.