>>
Uzman Klinik Psikolog Aslı Kılıç
Eğer toksikleştiremediklerimizdenseniz çok şanslısınız demektir. Mevcut koşulların değişmesi, yaşam şartlarının zorlaşması ile toplumun değişimi de kaçınılmaz olacaktı, öyle de oldu. Toksik bir yaşama adapte olmaya çalışan insan hem geçmiş yaşam travmalarını hem de gündelik problemlerini en yakınlarından çıkarmaya, kısaca toksikleşmeye başladı. Partnerler toksikken ilişkinin sağlıklı olması beklenebilir mi? Maalesef hayır.
Peki ilişkideki toksiklik ne demek, kişi toksik bir ilişkide olduğunu nasıl anlar?
İlişkide biri diğerine zarar verecek şekilde duygusal ve fiziksel istismarda bulunuyorsa; çeşitli manipülasyonlar yapıp rahatça yalan söylüyorsa ve tüm bunlarla beraber belirsiz duygularla sizin de ruh halinizde gel-git yaratıyorsa orada bir dur deme vakti. Toksik bireyler öyledir ki, kendileri suçlu olsa dahi kurban rolüne bürünerek size kendinizi suçlu hissettirirken, haklı olduğunuz halde özür dilerken bulursunuz kendinizi.
Eğer sürekli baskı altında ve mutsuzsanız, aşağılanıyorsanız, yok sayıldığınızı düşünüyorsanız, karşı taraftan destek görmüyorsanız, değersiz ve işe yaramaz hissediyorsanız, sürekli yalanla karşılaşıyorsanız bulunduğunuz yeri sorgulamanızda yarar var. İlişki, karşılıklı huzur veren, birbirine güzel şeyler katan ve birbirini olumlu anlamda geliştiren bir şey olmalıdır. Mutsuz ve değersiz olunan yerde, sırf sevgi başlığı altında kalmak kendinize olan saygınızı ve öz değerinizi kaybettirecektir.
Peki, kişi tüm bu olumsuz deneyimlere rağmen neden toksik ilişki içinde kalmaya devam eder?
Bunun çeşitli sebepleri vardır, ilk olarak kişi, partneri tarafından sürekli “değişeceğim, söz bir daha böyle olmayacak” gibi sözlerle manipüle edilerek sürekli umut aşılanır ve buna her seferinde inandırılır. İkinci olarak kişinin ilişkide Pollyanna tavrı takınması, yani toksik partnerinin pozitif yönlerine odaklanarak, negatif yön ve davranışlarını farkında olmadan reddetmesi, içsel olarak bastırması da önemli bir etkendir.
Ayrıca kişi, ilişkisine ve partnerine yatırım, zamansal olarak, maddi-manevi olarak, yaptığını düşündüğü için de ilişkide kalmaya devam edebilir.
Tüm bunlarla beraber kişi özünde yalnızlık korkusu da yaşıyor olabilir. Yalnız kalmak, kötü bir ilişkide olmaktan bile daha korkutucu geliyor olabilir.
Sevilen kişiden ayrılmak, artık hayatına onsuz devam edeceğini bilmek her insanı korkutur çünkü pek çok insana göre bildiğin kötü, bilmediğin iyiden iyidir her zaman. Ayrılık acısı, sevdiğin birinin ölümü ile de eşdeğer tutulur psikolojide. İkisi de yas gerektirir. Ancak unutulmamalıdır ki ömür boyu beraber olacağınız en değerli kişi kendinizsiniz, kendi benliğinizi ve değerinizi kaybederseniz, başkalarına bağımlı, her zaman onay bekleyen ve mutluluğu dış etkenlere bağlayan biri olmaktan öteye geçemezsiniz. Bu da sizi bir süre sonra uzun soluklu depresif bir hale sokar. O yüzden kişi, bir yeri zamanında terk etmeli ve hak ettiği gerçek mutluluğa bu şekilde kucak açmalıdır.