Bu yıl dekorasyonun tanımı ‘Kendi Hikâyesini Anlatan Evler’ bu da demek oluyor ki ruhunu yansıtmayan evler artık demode. Seri üretim mobilyaların tekdüzeliği, gri koltukların soğukluğu ve beyaz duvarların steril havası yerini çok daha canlı, kişisel ve hikâyeli bir dekorasyon anlayışına bırakıyor. Bu yılın mottosu neredeyse şöyle: “Eğer evin herhangi birine aitmiş gibi görünüyorsa, aslında hiç kimseye ait değildir.”
Bu sene uzun ve sessiz minimalizm trendlerinlerinden sonra çok iddaalı ve güçlü stil önerileri çıkıyor karşımıza.
Vintage Maksimalizm
Sonbaharın yükselen yıldızı kesinlikle vintage maksimalizm. Peki Vintage Maksimalizm ne demek?
Minimalizmin “az çoktur” felsefesine karşılık, maksimalizm bize “fazla asla yetmez” der. Peki bu yaklaşım vintage unsurlarla birleştiğinde ne olur? İşte tam da burada ortaya çıkan tarzın adı Vintage Maksimalizm.
Bu stil, bir mekâna yalnızca eşya yerleştirmek değil; geçmişin hikâyelerini, renklerini ve dokularını bugüne taşımak anlamına geliyor. Nostaljiyle dolu, cesur ve teatral bir dünya hayal edin. Barok çerçeveler, antika avizeler, desenli duvar kâğıtları, neon ışıklar ve yan yana gelmesi akla gelmeyen ama birlikte harika görünen parçalar… İşte vintage maksimalizmin büyüsü burada başlıyor.
Tek tip köşe koltuk yerine 70’lerden kalma kadife bir kanepe, düz beyaz tabaklar yerine el boyaması seramik tabaklar, seri üretim halılar yerine anneannenizin evinden çıkmış gibi duran desenli kilimler…
Vintage maksimalizmde renk paleti sınırsızdır. Bordo, zümrüt yeşili, hardal sarısı ve kobalt mavisi gibi güçlü tonlar bir araya gelir. Yalnızca renkler değil, dokular da çeşitlidir; kadife, pirinç, cam, deri, ahşap ve seramik aynı mekânda harmoni içinde bulunur. Bu çeşitlilik, mekâna derinlik ve enerji katar.
Yani evler artık showroom gibi değil; içinde yaşanmışlıkların hissedildiği, kişiliği olan alanlar haline geliyor.
Vintage maksimalizm, yaşam alanlarına yalnızca estetik değil, aynı zamanda hikâye ve duygu da katar. Renkler, dokular ve geçmişin parçalarıyla cesur bir kompozisyon oluşturur. Eğer evinizde kendinize özgü, enerjik ve karakterli bir atmosfer yaratmak istiyorsanız, bu stil tam size göre.
Art Deco’nun İhtişamlı Dönüşü
1920’ler bir kez daha sahnede! Art Deco tarzı, dramatik geometrik desenleri ve metalik detaylarıyla geri dönüyor. Ama bu kez 100 yıl öncesinin kopyası değil; günümüz dokunuşlarıyla yeniden yorumlanmış bir hali.
Yeni nesil Art Decoyu geçmişten farklı ve daha modern bir şekilde yorumlamak adına, kıvrımlı ve zarif mobilyalar, güçlü ve bir o kadar iddialı aydınlatmalar, geometrik duvar kâğıtları ve lüks malzemelerle (pirinç,mermer,lake gibi) tamamlamak çok daha doğru olacaktır.
Köşede pirinç ayaklı bir sehpa, arkasında zikzak desenli bir duvar kâğıdı, önünde retro bir bar arabası ve birkaç kokteyl kadehi…
Ve bütün bunlar, modern bir minimal mutfağın yanında gayet uyumlu bir şekilde durabiliyor. Çünkü yeni nesil Art Deco, ihtişamı konforla birleştiriyor.
Bu dönüşüm aslında “slow living” (yavaş yaşam) trendiyle de paralel. Daha az eşya alınıyor ama alınan parçalar hem dayanıklı hem de göz alıcı oluyor.
Akdeniz’den Esintiler
Akdeniz havasını sevenler için de güzel haber var: İspanya’nın Menorca adasından ilham alan dekorasyon anlayışı yükseliyor.
Bir 18. yüzyıl villasında görür gibi olduğunuz mavi-beyaz İspanyol çinileri, artık sadece mutfaklarda değil, dolap kapaklarına kadar taşınıyor. Böylece mekân hem tarihî bir zarafet kazanıyor hem de ferah bir Akdeniz esintisiyle doluyor. Akdeniz esintili dekorasyonda doğal malzemeler başrolde. Kireç badanalı duvarlar, taş dokular, ahşap kirişler ve seramik detaylar bu stilin temel taşları. Bu doğal dokular, mekâna yalın ama aynı zamanda sıcak bir hava katıyor.
Bu trendde mavi ve beyaz başrolde olsa da yalnızca Santorini mavisine sıkışıp kalmaz. Toprak tonları, terracotta, bej, zeytin yeşili ve kum rengi de mekâna denge katar. Özellikle son dönemde güneş sarısı ve turuncu detaylar da Akdeniz’in enerjisini evlere taşıyor.
Akdeniz esintili dekorasyonda doğal malzemeler başrolde. Kireç badanalı duvarlar, taş dokular, ahşap kirişler ve seramik detaylar bu stilin temel taşları. Bu doğal dokular, mekâna yalın ama aynı zamanda sıcak bir hava katıyor.
Akdeniz dekorasyonunun ruhu, doğal ışığı maksimum kullanmak üzerine kurulu. Büyük pencereler, ince keten perdeler, beyaz badanalı duvarlar… Tüm bunlar mekânı olduğundan daha geniş, havadar ve ferah gösteriyor.
Zanaatkâr dokunuşlar Akdeniz stilinde çok değerli. Seramik tabaklar, mozaik detaylar, elde dokunmuş kilimler, hasır ve rattan mobilyalar trendin olmazsa olmazları. Modern tasarımla harmanlandığında ise hem nostaljik hem çağdaş bir ruh ortaya çıkıyor. Bu trend yalnızca dekorasyon değil, bir yaşam tarzı. Açık mutfaklarda uzun sofralar, balkonlarda zeytin dalları, kumsal hissi veren doğal halılar… Akdeniz dekorasyonu, evde geçirilen zamanı tatil hissiyle bütünleştiriyor.
2025’te Akdeniz esintili dekorasyon daha da minimal-şık bir hâl alıyor. Abartıdan uzak, ama karakterli detaylarla dolu. Sıcak dokular ve samimi mobilyalarla evleri “kaçış noktası”na dönüştürüyor. Özellikle şehir yaşamından uzaklaşma isteği, bu trendin yükselişinde büyük rol oynuyor.
Yeni Dekorasyon Çağı bizlere anlatıyor ki artık “tek tip evler” dönemi bitti. Yerine kişisel, sürdürülebilir ve karakter sahibi mekânlar geliyor. Kendinize iyi gelen, yaşanmışlığı hissettiren ve hikayesi olan evler… Unutmayın eviniz sizin kim olduğunuzu anlatmalı ve en çok da size iyi gelmeli, mutlu kalın.