Moda dünyasında bir ismi unutulmaz yapan nedir? Yaratıcılığı mı, vizyonu mu yoksa cesareti mi? Emre Erdemoğlu, tüm bu nitelikleri kendi hikayesiyle birleştiren ve her koleksiyonunda farklı bir anlatı sunan bir tasarımcı. Küçüklüğünden itibaren hikâyeler anlatan, karakterler yaratan ve bu hikâyeleri giysilere dönüştüren Erdemoğlu, bugün erkek modasında devrim niteliğinde tasarımlara imza atıyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun olduktan sonra kendi markasını kuran ve uluslararası platformlarda büyük yankı uyandıran tasarımcı, İtalya’dan Dubai’ye, Berlin’den Moskova’ya uzanan defileleriyle global bir vizyona sahip. Erkek modasında konfor ve estetiği ön planda tutarak, özgün ve cesur tasarımlarıyla sektörde güçlü bir yer edinen Erdemoğlu, her koleksiyonunda geçmişin izlerini modern dokunuşlarla harmanlıyor.
Bu röportajda, tasarımlarının ardındaki ilham kaynaklarını, sürdürülebilir modaya bakış açısını ve Türk modasının dünya sahnesindeki yerini konuştuk. Ayrıca, geleceğin modasına dair öngörülerini ve yaratıcı süreçte kendi mottosunu da dinledik. Modanın sadece kıyafet değil, bir anlatım biçimi olduğunu kanıtlayan Emre Erdemoğlu ile ilham dolu bir sohbet sizleri bekliyor!
Hikâye giyinmek diye bir şey var, insanlara kendi hikayemi giydirdim...
Hayattaki en büyük servetim hep hayal dünyam oldu.
Kadınlar başkaları için giyinir. Erkeklerin öncelikleri kendi konforlarıdır. Rahatlıkları ön plandadır.
Ben sürdürülebilir modayı geleceğe yatırım olarak tanımlıyorum.
Her şeyden önce kişinin kendine olan saygısıdır giyim alışkanlığı. Özenli olmak, saç tıraşından kokusuna kadar özen göstermesi, bir erkeğin kendine olan saygısıdır.
Moda tasarımcısı olma yolculuğunuz nasıl başladı, çocukken modayla ilgili miydiniz?
Neyle beslersen ruhunu, zaman ilerledikçe köklerinden, damarlarından çiçekler fışkırıyor. Çocukken masal kahramanlarım vardı. Ben o masal kahramanlarıyla büyüdüm.
Çocuk yaşlarda evimin duvarlarına resimler çizerdim. Kadınlar, erkekler... Sonra hikayeler yaratmaya başladım. Hikâye adamları, hikâye kadınları. Hepsine karakterler, kişilikler yükledim. İsimleri oldu hepsinin de. Büyüdükçe beni mutlu eden bu şeyi giysilere dökmeye başladım. Hikâye giyinmek diye bir şey var, insanlara kendi hikayemi giydirdim...
Moda tasarımcılığı yolculuğunuzda sizi bulunduğunuz yere getiren kariyerinizin kilometre taşları neler oldu? Nasıl bir süreçten geçtiniz?
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. Üniversite son sınıfta “Emre Erdemoğlu” markasını kurdum. ”Sandık Lekesi “ adını verdiğim ilk koleksiyonumu hazırladım ve Uluslararası platformda birçok ödül aldım bu koleksiyonla. Ardından İtalya’ya davet edildim ve ilk defilemi İtalya’da gerçekleştirdim.
2012 yılında İtalya’da "PLANÖR" adını verdiğim koleksiyonumla “MOST CREATIVE COLLECTION” ödülüne layık görüldüm.
2014 A/W “Clark Gable” koleksiyonu ile Vogue İtalya’nın dikkatini çekerek Turkish Leather Brand ile ortak bir projede buluştum. İtalya’nın Floransa şehrinde özel bir davetle koleksiyon lansmanını gerçekleştirdim.
Ondan sonraki süreçte markamın satış noktalarını geliştirdim. Harvey Nichols, Brandroom, Galeries Lafayette İstanbul, Beymen ve Joor gibi platformlarda hala markamın satışları devam etmekte. İtalya, Berlin, Fransa, Moskova, Dubai ve İstanbul olmak üzere her yıl koleksiyonlarımı farklı ülkelerde sunmaktayım.
Yarattığınız koleksiyonlarda köklere bağlı kalmanın gücüne inanır mısınız?
Kesinlikle inanırım. Hayattaki en büyük servetim hep hayal dünyam oldu. Başka türlü bir çocuktum ben. Kabuğuna sığmayan, hayalperest hem çocuk hem çok adam... Bugün hala içimdeki çocuk ilham verir bana. Zaman zaman kulağıma hikayeler fısıldar. Doğduğum yer, büyüdüğüm ev, kalabalık ailem ve bu zamana kadar aynı trende yolculuk ettiğim herkes ilham perim!
Kadın kıyafetleri de tasarlayabilirdiniz, erkek modasında sizi çeken neydi? Sizce ikisi arasında nasıl farklar var?
Ben tam 15 senedir erkekler için tasarım yapıyorum. Bu işe başladığımda kendi gardırobum için de hiçbir şey bulamıyordum. Yurt dışına çıktıkça alışverişlerimi yapıyordum. Neden erkekler için kimse bir şey yapmıyor diye sorgulamaya başladığımda, kendimi bu işi yaparken buldum.
Aralarında çok fark var. İki farklı dünya, farklı giyim kodları, renk ve stil alışkanlıkları var. Kadınların giyim alışkanlıklarıyla erkeklerinki asla aynı değil. Kadınlar başkaları için giyinir. Erkeklerin öncelikleri kendi konforlarıdır. Rahatlıkları ön plandadır.
Koleksiyonlarınızı nasıl hazırlıyorsunuz? Tasarımlarınızda size en çok ilham veren şeyler neler oluyor?
Öncelik her zaman hedef kitledir benim için; oluşturduğum hikâyedeki karakterlerle hedef kitlem arasında bir bağ oluştururum. Bu dengeyi kurmayı başardıktan sonra “Concept Board”umu hazırlarım. Hazırladığım sezonun temasını belirlemeden önce, anahtar kelimelerimi oluştururum. Bunların anlamlarını, tarihsel boyutundan günümüzdeki yerine kadar araştırmalar yaparım. Anahtar kelimemin sanata, spora, yaşama etkisini araştırırım. Hikâyemin içerisine girecek ana ve ara renkleri belirlerim. Konseptimle ilgili yeterince araştırma yaptıktan sonra ortaya çıkan kimlik yüzümde tebessüm oluşturup beni heyecanlandırıyorsa bu doğru yolda olduğumu gösteriyor zaten. İşte bu yüzden bütün koleksiyonlarımın dili oluyor. Söyleyecek bir şeyleri, anlatacakları oluyor. Hikâye tadında oluyor.
2024-25 Sonbahar/Kış erkek koleksiyonunuzu anlatır mısınız?
2024-25 Erkek modasında bol pantolonları tekrar sahnede göreceğiz. Şimdilerde en büyük markaların malzemeden kaçmadan yaptıkları pantolonlarını görüyoruz. Yerleri süpüren bol kotlarından, bel kısmı daha dar, dardan aşağı doğru bollaşan paçalı pantolonlar göreceğiz.
Dev oversize takım elbiseleri çıplak tene giyiyoruz bu sezon. Omuzlar geniş ancak düşük, ceket beden boyları uzun ve geniş, daha babadan miras hissi veren form ve duyguda takım elbiseler. Beller yüksek göbek deliğinin üzerinde, aşağı doğru yerlerde sürünen pantolonlar bu senenin en cool parçası olacak.
Sokak modasında kaldırımları kota kot göreceğiz. İki hatta üç parçadan oluşan kot görünümler yer yerde sürünür uzunlukta olacak. Kışa girerken dev deri ceketler, trençler hayvansal motifli baskılar, timsah ve yılan desenleri erkek vitrinlerini süsleyecek.
Sürdürülebilir moda gün geçtikçe daha çok radarımıza giriyor. Senin de bu konuda ekstra duyarlı olduğunu ve doğaya saygılı tasarımlara imza attığını biliyorum. Koleksiyona bu noktadan baktığımızda neler görüyoruz?
Önümüzdeki sezonlarda sürdürülebilir modanın daha ön plana çıkacağını düşünüyorum. Ben sürdürülebilir modayı geleceğe yatırım olarak tanımlıyorum. Doğaya verilen zarar en aza indirgenmeye başlandı. Modanın yeşile, vitrinlerin ise tabiata dönmesinin vakti geldi de geçiyor.
Markaların tasarımcıları koleksiyonlarını daha bilinçli hazırlayacak diye düşünüyorum. Tüketicilerde alışveriş yaparken daha bilinçli olacaktır. Alışveriş yapmadan önce soralım kendimize: “Gerçekten ihtiyacım olan ne?” Sadece ihtiyacımız olan şeyleri alırsak tüketim çılgınlığına bir son verip, doğaya, insan sağlığına, ekonomiye büyük katkılarımız olacaktır.
Yurt dışına açılan, Türk modasını dünyada tanıtan bir tasarımcı olarak Türk modasının dünyadaki genel algısıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
İnanılmaz yetenekli tasarımcı arkadaşlarım var, benimle beraber dünyanın farklı yerlerinde koleksiyonlarını sunan, hikayelerini anlatan ve büyük beğeni toplayan tasarımcılar. Bu mutluluk verici. Ülke olarak modada çok önde ve güçlüyüz. Tepkiler her zaman çok iyi oldu, kendi üzerimden anlatmam gerekirse. Yıllarca İtalya, Almanya, Dubai, Fransa, Rusya ve daha birçok ülkede defile yaptım. Satış noktalarım oldu. Markama olan ilgileri hep çok mutlu etti beni.
Tasarımlarınızı birçok ünlü isim taşıyor. Ayrıca şu yabancı ünlü ismin de benden giyinmesini çok isterdim dediğiniz bir isim var mı?
Elvis Presley, Michael Jackson, Freddie Mercury, David Bowie bence hepsi gerçek birer stil ikonu. Hayatta olsalardı eğer çok isterdim bu isimlerin sahnelerini hazırlamak.
Cinsiyetsiz, gender-neutral diye tanımlayabileceğimiz moda anlayışı sizce Türkiye’de ne kadar geçerli? Türkiye’de erkekler sizce nasıl giyiniyor?
80'lerde hakim olan cinsiyet rollerine karşı çıkma ve bir anlamda bu cinsiyet rollerini "bükme" anlayışını bu aralar çok düşünüyorum çünkü o zamanlar yenilikçi ve cesur olan bu fikirler, 2000'li yılların Y Kuşağı için artık aşılmış bir konu. Y Kuşağı artık her iki cinsin de istediği gibi davranabileceğini, tek bir uygun "kadın" ve "erkek" görüntüsünün olmadığını düşünüyor. Artık insanlar sokaklarda cinsiyet ayrımı gözetmeksizin uzun bir kazak, dar bir tayt veya bol desenli bir gömlek giyebiliyorlar.
Cinsel kimliğin kıyafetler aracılığıyla belirlenmesine karşı çıkışı, 21. yüzyılda artık su götürmez bir şekilde haklı bulunuyor.
Benim de koleksiyonlarımda bu kavramı yakalamanız mümkün.
Şık bir erkek giyimi size neler çağrıştırıyor?
Her şeyden önce kişinin kendine olan saygısıdır giyim alışkanlığı. Özenli olmak, saç tıraşından kokusuna kadar özen göstermesi, bir erkeğin kendine olan saygısıdır. El, ayak bakımını düzenli yaptırması, ütülü temiz ve iyi kombinlenmiş parçalar seçmesi çok kıymetli benim için. Doğru aksesuarla desteklemesi, göze hitap etmesi bence 1-0 öne geçirir erkeği sosyal hayatında da iş hayatında da.
Kısaca stilinizden, giyiminizden bahseder misiniz?
Yenilikçi, dinamik ve elegans.
Bir klasik ama sormak isteriz; sizce yaratıcılığın tanımı nedir?
Orijinal, sosyal faydalılığı olan ürünler veya fikirler yaratabilme yeteneği olarak tanımlanabilir yaratıcılık.
Tasarım motto’nuz nedir?
Hikayesi olan, hep daha yeni, kalıcı ürünler tasarlamak.
Kariyer anlamında hedefleriniz neler?
Şu an her şey çok istediğim gibi gidiyor. Defilelerimle beraber yeni satış lokasyonları ediniyorum. Dünyanın farklı lokasyonlarında Emre Erdemoğlu markasını daha çok gösterme çabasındayım. Bununla ilgili ciddi yatırımlar yapıyoruz.